19 Mayıs 2009 Salı

Müzeler, Müzeler Haftasında Neler Yapıyor?

18- 24 Mayıs Müzeler Haftası yine sessiz sedasız başladı ve öyle de geçiyor. Müzeler Haftası ne yazık ki müzecilerin kendi aralarında kutladıkları ve sadece kendileri için etkinlikler düzenledikleri bir hafta oluyor yine... Oysa ki müzelere adanmış olan bu hafta; halkın müzelere olan ilgisinin arttırılması, Türkiye müzelerinin ve Türkiye müzeciliğinin, hizmet etmeyi amaçladığı halkla beraber, geliştirilmesi için çok uygun bir zemin oluşturabilirdi. Düzenlenecek etkinliklerle ziyaretçinin müzeden beklentilerinin ve önerilerinin öğrenilmesi, müze konusundaki bilincin arttırılması, müzeye merakın uyandırılması mümkün olabilirdi. Yazılı ve görsel basında müzeler, müzecilik ve kültürel mirasın korunması konusuna daha fazla yer verilmesi sağlanabilirdi ama olmadı...

Müzelerin, Müzeler Haftası için yaptıkları tam bir hayal kırıklığı. "18 Mayıs'ta ücretsiz müze ziyareti" dışında müze ziyaretçisini ilgilendiren hiçbir etkinliğe rastlanamamakta. Peki acaba müzelerin yapması gereken, ziyaretçi sayısını arttırmak için bilet fiyatlarıyla oynamak mı? Bence hayır. Müzenin ziyaretçi sayısının az olmasının nedeni bilet fiyatları değil. Hatta ülkemizde müze bileti fiyatları abartılı sayılamaz. Müze, ziyaretçileri kendine çekebilmek için fiyat dışında başka rekabet unsurlarını göz önünde tutmalı. Mutlaka ziyaretçisine kendini anlatmanın ve ziyaretçisiyle bağ kurabilmenin yollarını aramalı. Yani müze düzeltmeye ziyaretçiden değil kendinden başlamalı. Sadece ziyaretçiye birşeyler öğretmeyip ondan da birşeyler öğrenmesi gerektiğini fark etmeli.

Hepimizin müzeler haftası kutlu olsun...

Yılın Müzesi Olmak

32. si düzenlenen Avrupa Müze Forumu (EMF) bu yıl Bursa'da düzenlendi. İlk kez Türkiye'de düzenlenen forum hem Türkiye'nin Müzecilik konusunda, yavaş olsa da, bir ilerleme yolunda olduğunu gözler önüne serdi hem de İstanbul'a çok yakın, son derede modern ve kültürel açıdan çok zengin Bursa'nın yerli ve yabancı katılımcılar tarafından fark edilmesini sağladı. Başarılı organizasyon katılımcılardan takdir topladı.

Yılın Müzesi, Avustralya'dan Salzburg Müzesi oldu. Türkiye'den de iki aday müze vardı: Ankara Vakıflar Müzesi ve İstanbul Modern Sanat Müzesi. İstanbul Modern Sanat Müzesi'nin, “Müzeciliği kavrayışındaki uzmanlık, kullandığı yenilikçi bakış açışı ve ziyaretçilerine verdiği önem nedeniyle” Özel Ödül'e layık görülmesi bizleri mutlu etti.

Türkiye'den bu özel ödülü alan ilk müze İstanbul Modern değil tabii. Daha önce 2004 yılında "Trakya Üniversitesi Sultan II: Beyazıd Külliyesi Sağlık Müzesi", 1993 yılında "İstanbul Arkeoloji Müzesi" Avrupa Konseyi Ödülü'nü aldılar. 1997 yılında da "Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi" Avrupa Yılın Müzesi Ödülü'nün sahibi oldu.

Peki "yılın müzesi" olmak bir müzenin gelebileceği son nokta mı? Anadolu Medeniyetleri müzesi 1997 yılında bu ödülü aldıktan sonra "mükemmel" olduğuna ve artık gelişiminin tamamlandığına mı karar vermeli? Tabiki hayır. Müze de çevresi gibi zaman geçtikçe eskiyor. Müzenin 1997 yılının müzesi değil "her yılın" müzesi olması gerekiyor. Müzenin kendini sürekli yenilemesi ve içinde buluduğu çağa ayak uydurması gerekiyor. Müzecilik 1997 yılında olduğu gibi değil artık çünkü... Oysa Anadolu Medeniyetleri Müzesi onu 1997 yılında bıraktıkları yerde saymaya devam ediyor. Hatta aldıkları ödülün nedenlerinden biri olduğunu düğündüğüm "eğitime verilen önem" giderek azalıyor...

Bu sene de İstanbul Modern Müzesi "Özel Ödül"ün sahibi oldu. Bu ödül daha çok, İspanya'daki "Archleological Centre of Almonia" ve İsviçre'deki Museum of Life Stories ile beraber İstanbul Modern'in Forum tarafından özellikle gezilmesi "tavsiye edilen müzeler"olduğu anlamını taşıyor. Gerçekleştirdiği eğitim programları, düzenlediği sergiler ve yayınlarıyla iyi işleyen müzelerimizden biri olan İstanbul Modern tabi ki bu ödülle gurur duymalı ama Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin düştüğü hataya düşmemeli. Başarı ancak sürekli olursa anlamlıdır. Süreklilik de sürekli çalışma ve kendini geliştirme ile mümkün olabilir. Çevre gelişirken müze yerinde sayarsa olduğu yerde kalmayıp, geriye gidecektir. Umarım İstanbul Modern süreçlerini sürekli iyileştirmesi gerektiği bilinciyle hareket eder.

Ayrıca İstanbul Modern'in aldığı bu övgü onun şu anda mükemmel olduğunu da göstermez. bunu düşünmek de bir hata olur. Her ne kadar ülkemizde iyi işleyen müzelerden biri olsa da İstanbul Modern'in de müze dışından bir göz olarak sayabileceğimiz birçok eksiği var. Ama bu bu yazının konusu değil. Kısaca; vurgulamak istediğim şey kalitenin ve güvenilirliğin ancak süreklilikle sağlanabileceği ve korunabileceğidir.

2010 yılında Finlandiya'da düzenlenecek Avrupa Müze Forumu'na Türkiye'den 7 aday katılıyormuş. Umarım seneye yeni sevindirici ve Türkiye müzeciliği adına umut verici haberler alabiliriz.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Müzelerde İnteraktif Pazarlama ve Sosyal Marka Yönetimi

Birçok farklı türü olan müzeler en genel anlamıyla; insanlığın ortak kültür mirasının toplandığı, korunduğu ve sergilendiği yerler.Ülkemizde birçok farklı türde koleksiyonlara ev sahipliği yapan, sürekli sergilerle ziyaretçinin ilgisini hak eden birçok müze bulunuyor. Ancak kaçımız hafta sonu için plan yaparken bir müzeyi gezmeyi düşünüyoruz ya da  kaçımız yeni bir şehre veya ülkeye giderken oradaki müzeleri de seyahat listemize ekliyoruz?

Birçok sanatçı, entelektüel ve tarih bilimci, toplumun televizyon ve internette yer alan gereksiz programlarla vaktini boşa harcadığını söylüyor. Toplumun kültür ve sanata ilgisinin gitgide azaldığından dem vuruyorlar. Müzelerin, sanat galerilerinin yeteri kadar ilgi görmediğinden şikayetçiler.

Esasında çoğumuz, müzeleri sıkıcı, ne olduğunu anlamadığımız bir sürü nesnenin yan yana sıralandığı, okul gezilerinde zorla götürüldüğümüz, konuşamadığımız ve dokunamadığımız bir yer olarak düşünürüz. Müzeleri merak ettiren, soru sorduran, tarihe dokunabildiğimiz ve onu görebildiğimiz, bir tatmin duygusu ve düşünce zenginliği yaratan bir yer olarak gören çok kimsenin olmadığını sanıyorum.

Müzeleri ve sanat galerilerini bu şekilde algılayabilmemiz için, bu mekanların bize farklı şekilde ‘sunulması’ gerekiyor. Yani müzelerin daha çok ziyaretçi çekip, kendilerini tanıtabilmeleri için ‘pazarlama yapması’ gerekiyor.

 

  • Müzelerin ürün, konum, promosyon ve fiyat olarak adlandırdığımız pazarlama karmasında tanımlayan kaç kurum var acaba?
  • Veya marka konumlandırması yaparak sergilerini, koleksiyon yönetimini ve iletişim faaliyetlerini organize eden kaç müze bulunuyor?
  • Müzelerin kaçının başında pazarlama temelli yöneticiler var veya en azında müzelerin pazarlama departmanları var mı?
  • Her yıl yapılan ve yıl içerisinde güncellenen pazarlama planına kaç müze sahip?

Bu sorulara cevap verebilmek için Google trendsde küçük bir araştırma yapmak yeterli. Google trendsde arama kutucuğuna son olarak gittiğim 4 müzenin adını yazdım. Sabancı Müzesi, Santral İstanbul, İstanbul Modern, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve İş Bankası Müzesini yazarak yaptığım araştırma sonucunda, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin neredeyse Google’da hiç aranmadığını, İstanbul Modern’in sabit bir çizgide devam ettiğini, Sabancı Müzesi’nin ise 20 Eylül’de başlayan Dali Sergisi sayesinde Eylül-Kasım 2009 arasında pik yaptığını, ancak Şubat’tan sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile aynı seviyeye geldiğini görüyoruz.

Kelimeler arasında Kurtlar Vadisi ve Hadise kelimelerini eklediğimiz zaman ise durum tamamen değişiyor. Müzeler listenin sıfır noktasında yer alırken, Kurtlar Vadisi ve Hadise arasında sıkı bir mücadele var.

Bu analizden de anlaşılacağı gibi Hadise ve Kurtlar Vadisi söz konusu olduğunda Google’da müzelerin adı bile geçmiyor. İnsanlar müzelerimizi araştırmıyor, merak etmiyor, dolayısıyla hafta sonu ziyaret planları arasına bile sokmuyor.

Ortaya çıkan bu vahim tablonun en büyük sorumlusu bana göre müzeler ve müze yöneticileri. Örneğin az önce bahsettiğim müzelerin hiçbirinde ziyaretçi analizi yapılmıyor. Veya yapılıyor da tesadüfen ben gittiğim zamanlarda bu araştırmalar yapılmıyordu...

Şimdiye kadar gittiğim müzelerin mağazalarında, bilet aldığım giriş ve çıkışların hiçbirinde ne bir sözlü ne de bir yazılı anket yapıldığını gördüm. Dikkat ederseniz bahsettiğim müzelerden Anadolu Medeniyetleri dışındakilerin hepsi özel sektör firmalarına ait vakıfların müzeleri. Bu müzelerin arasında az da olsa kurumsal iletişim yaptığını düşünen Sabancı Müzesi, İstanbul Modern ve Koç Müzesi gibi örnekler de var. Ancak devlet veya özel sektör vakfı istisnası olmaksızın, bu müzelerin hiçbirinin yeteri kadar pazarlama faaliyeti yaptığını düşünmüyorum.

Müzelerimizi interaktif pazarlama açısından inceleyecek olursak:

 

  • Müzelerimizin web sayfaları tam bir keşmekeş. Sabancı Müzesi, Santral İstanbul, Anadolu Medeniyetleri ve Koç Müzesi’nin web sayfaları tasarlanırken SEO uyumlu tasarlanmamış. Sadece İş Bankası Müzesi’nin tasarımında amatör de olsa SEO uyumluluğuna dikkat edilmiş. Link yapıları ve meta etiketleri özensizce oluşturulmuş.
  • Düzenlenen sergiler hakkında yorumlarınızı bırakabileceğiniz, sergiye gelen diğer kişilerle tartışabileceğiniz, bir bölüm yani Web 2.0’dan nasibini almış bir tasarım hiçbirinde yok. Facebook’ta kurulmuş bazı gruplar var, ancak belli ki onlar da bazı ziyaretçiler tarafından oluşturulmuş.
  • Web sayfalarındaki bilgileri facebook, twitter gibi profillerinizde paylaşabileceğiniz bir yapı kurulmamış.
  • Yukarıda bahsettiğim müzelerin hiçbirinin web sayfasında robots.txt dosyası yok. Yani Google gibi arama motorları belki de yıllar önce yaptıkları bir sergiyle ilgili bilgileri güncelmiş gibi sonuç sayfasındaki paragraflarda gösterebilir.
  • Müzelerin web sayfalarının bazılarında güncel haber almak için e-mail bırakabilme seçeneği var, ancak gelen mailler genellikle SPAM klasörüne düşüyor.
  • Belki sergi sırasında bazı müzelerimiz banner reklamı vermiş olabilirler, ancak Google arama ve içerik ağında yaptığım kısa bir araştırma sonucunda hiçbirinin bu mecralarda reklam vermemiş olduğunu gördüm.

Tüm dünyada 1.6 milyar internet kullanıcısı ve 22 milyar web sayfası varken, günde yaklaşık 2 milyar arama yapılırken, müzelerimizin bu bilgilere kulaklarını tıkayıp, sadece işin operasyonel yönetimine, gazete ve TV’lerde çıkacak basın bültenlerine odaklanmalarını anlamak mümkün değil.

 

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...