24 Haziran 2009 Çarşamba
Topkapı Sarayı'nı Kargaların Basması Bir Magazin Haberi midir?
18 Haziran 2009 Perşembe
"Twit"leyen Müzeler
Şimdi kendinize bunun müzelerle ne ilgisi olduğunu soruyor olabilirsiniz? Nasıl bir ilgisi olduğunu açıklayayım.Londra'daki National History Museum, California'da bulunan Paul Getty Museum, yine Londra'danki British Museum ve daha birçok müze twitter'da takipçilerine gün içinde sürekli mesaj gönderiyorlar. Yazdıkları bir veya iki cümlelik kısa mesajlarla takipçilerini müzedeki etkinlikler hakkında bilgilendiriyor, koleksiyonları hakkında bilgi veriyor. Müze hakkında haber almaya hevesli bu kişilerle etkin ve sağlıklı bir iletişim kurmayı başarıyor.
16 Haziran 2009 Salı
Mc Donalds'dan Müzede Bir Gece - 2 Oyuncakları
Happy Meal menüsüyle birlikte filmdeki 9 karakterin oyuncağını alabiliyorsunuz. Oyuncaklar tekerlekli ve arka kısımlarına oyuncakla birlikte verilen kartı takmasanız çalışmıyor. Bu kartta tahmin edeceğinizi gibi Ahkmenrah’ın tableti.
Yani oyuncaklara hayat vermeniz için, daha doğrusu geriye ittiğiniz zaman ileriye gitmesi için paketin içinde verilen Akmenrah tableti şeklindeki kartı kullanmanız gerekiyor...
İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bazı heykellerin oyuncakların yapıldığını ve müze mağazasında satıldığını düşünsenize. Mesela iskender lahiti şeklinde müzik kutularının, saklama kutularının yapıldığını, arkeolojik eserlerle ilgili kalemtraşlar, silgilerin yapıldığını...
Güzel olmaz mı? Ne dersiniz?
6 Haziran 2009 Cumartesi
Ah Şu Müzelerin Bir Dili Olsa da Konuşsa
Bu film çocukların çok hoşuna gider şüphesiz. Ama büyüklerin, hatta özellikle müzecilerin çok hoşuna gideceğini düşünüyorum. Hangimiz istemezdik ki müzedeki eserler canlansa ve bize kendilerini anlatsalar... Aslında yapmaya çalıştığımız bütün iş de bu değil mi: eserlerin kendilerini anlatmalarına yardımcı olmak. Filmde de tema bu zaten. Müzeler tarihin canlandığı yerlerdir diyorlar ve müzenin o mistik, eğlenceli olabilecek ve aynı zamanda farketmeden birşeyler öğrenilebilecek bir mekan olduğunu gösteriyorlar.
Film çok güzel evet ama beni hüzünlendiren yönleri de olmadı değil tabii. Bizim Smithsonian arşivi gibi bir müze arşivimizin olmaması mesela. Bırakın eski sergileme elemanlarını arşivleyecek bir yerimizin olmasını, orjinal eserleri depolamak için bile yeterli ve uygun depomuz yok ne yazıkki. Aslında eski sergileme elemanlarını aşivleyen ya da arşivlemeyi düşünmüş olan bir müzemiz var mı merak ediyorum.
Bir gün bizimde içinde film bile çekebilecek kadar güvendiğimiz depolarımızın olması dileklerimle herkese iyi seyirler...
Bir de bu filmi izledikten sonra çocuklarınız müzeye gideceğim diye tuttururlarsa onları İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne götürebilirsiniz. Duyduğum kadarıyla dikkatli bakar ve dinlerseniz oradaki heykeller de size kendilerini anlatıyorlarmış...
2 Haziran 2009 Salı
Pera Müzesi Facebook'ta
"Müzelerin Facebook ya da başka bir sosyal ağ sitesinde yer almasının anlamı ne?" diyorsanız:
Öncelikle bu siteler adı üzerinde birer "sosyal ağ" kurmak için. Yani; bu siteye üye olan kişiler kendileri seçerek müzenin sayfasına üye oluyorlar ve müze ile direkt bir ilişki sağlıyorlar. Müzeler, etkinlikleri konusunda müze ilgililerini bilgilendirebiliyor, hatırlatmalar yapabiliyor, onlara mesaj gönderebiliyor, müze imajının ilgilide canlı kalmasını sağlayabiliyorlar. Bu müze için hem maliyetsiz hem de etkin bir yol.
Bu siteler müzenin, müze ilgilisiyle bağ kurmasını sağlamanın dışında ilgilinin de müzeye geribildirim yapabilmesinin bir yolunu oluşturuyor. İlgili bu sayfalar aracılığıyla müze anılarını, düzenlenen sergi hakkındaki yorumlarını paylaşabiliyor ya da müzeye sorular yöneltebiliyor.
İnteraktif bir iletişim ortamı olarak bu siteler müzenin kendini yenilemesi ve dönüştürmesine büyük katkı sağlayabilmekte. Hem de kağıt, telefon gibi masraflar yapmadan ve ziyaretçileri bazı soruları cevaplamaya zorlamadan! Tamamen gönüllü bir şekilde alınan bu geridönüşler sizce de daha sağlıklı olmaz mı? Hem de geribildirimin alındığı yoldan ilgiliye geridönüş de yapılabilir.
Böylece müze ilgilisi bireysel olarak müze için önemli olduğunu hissedecek ve müzeyle olan bağı kuvvetlenecektir.
Umarım ilk İstanbul Oyuncak Müzesi'nin farkettiği ve Pera Müzesi'nin takip ettiği bu masrafsız, etkili ve interaktif iletişim ve tanıtım ortamını başka müzeler de farkeder ve kendilerini bu sisteme dahil ederler.hem kim bilir belki bu yöntem kâr amacı gütmeyen kurumlarda reklama harcanan para konusundaki tartışmalara da bir çözüm olabilir.
1 Haziran 2009 Pazartesi
Müzelerin reklamını yapmak mı? Neden olmasın ?
Müzelerimiz ve kültür kurumlarımız, henüz pazarlamayı tam olarak sindirmiş değiller. Bazı özel müzelerimiz, anlaştıkları halka ilişkiler ajansları sayesinde iletişim yapmaya çalışıyor, ancak iletişim pazarlamanın 4P’sinin içinde yer alan bir segment sadece. Kaldıki, bildiğimiz manada yani “entegre pazarlama iletişimi” konusunda hizmet veren ajansların sayısı da yok denecek kadar az.
Bir kaç sene önce Sabancı Müzesi’nin Sabancı Center kulelerinden birini Picasso sergisinin pazarlamasını yapmak için baştan başa “Picasso” görseliyle kapladığını biliyorum. Bunun dışında çeşitli müze ve sergi mekanlarının gazetelerin kültür eklerinde yer alan basın bültenleri ve özel haberlerini görüyorum. Ancak hepsi bu . . .
Devlet müzelerimizde durum daha da kötü. Bırakın pazarlama yapmayı, henüz konseptlerini bile mevcut ve potansiyel ziyaretçilerle paylaşabilmiş değiller. Özellikle, geçtiğimiz ay ziyaret ettiğim Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin hali içler acısıydı. Türkiye’nin başkentinde bulunan önemli bir müzenin, bu kadar ilgisiz bırakılması beni hayretler içinde bıraktı.
Amerika ve Avrupa’da ise müzeler neredeyse özel sektör kuruluşlarıyla aynı seviyede pazarlama çalışmaları yapıyor.
Örneğin New York’da bulunan Cooper Hewitt müzesi. Google’da müze yazdığınız zaman Cooperhewitt.org’un reklamlarını sağ tarafta bulunan sponsor bağlantılar bölümünde görebiliyorsunuz. Potansiyel ziyaretçilerin siteye gelmesini sağlayacak, “call to action” reklam cümleleri reklamın bir kaç farklı versiyonunda yer alıyor.
Cooperhewitt.org, Google organik arama sonuçlarında üst sırada çıkacak şekilde yapılandırılmış. Belliki site tasarlandıktan sonra Google uyumlu olması için bakımdan geçmiş.
Sitenin ana sayfası son derece basit hazırlanmış. Müze mağazası, ana sayfadan sadece bir tık ötede. Açılan sayfada müze mazağasında satılan bütün ürünleri görebiliyorsunuz. Pay pal ödeme sistemi sayesinde dünyanın herhangi bir köşesinden güvenli bir şekilde siparişinizi verebiliyorsunuz.
Ana sayfada yer alan “Get Involved” bölümü kullanıcıları proaktif olarak site ile etkileşime geçmeye çağırıyor.
- Tek bir tıklamayla Cooper Hewitt’in twitter profiline ulaşabiliyorsunuz.
- Müzenin bir facebook grubu da var. Grubun profil sayfasından müze mağazasına bağlantı vermişler.
- Cooper Hewitt’in youtube’daki sayfasına da yine ana sayfadan ulaşabiliyorsunuz. Bu bölümde sergi videoları, eleştirmenlerin sergiler hakkındaki yorumları, tanıtıcı filmler ve TV’de müzeyle ilgili çıkan haberler yer alıyor.
- Müzenin blog.cooperhewitt.org adresinde bir de blogu var. Blogun içinde, anahtar kelime yazarak aradığını konudaki yazıyı bulabileceğini bir aram kutusu var. Ayrıca beğendiğiniz makaleleri arkadaşınıza gönderebileceğiniz, facebook profilinizde paylaşabileceğiniz bir paylaşım butonu da mevcut.
Ayrıca Türkiye’de Google AdWords reklamlarını ilk başlatan müze blogu olduk :)
Google arama ve içerik ağında reklamlara başladık. 27 anahtar kelime ile 32 web sayfasında reklamlarımız yayınlanıyor. Antoloji.com, akampus.com, webrazzi.com, mezun.com gibi sitelerde reklamımızı yayınlayanlar arasında. Maalesef reklamlarımızı yayınlamak için müzeler adına hazırlanmış ve Adsense ağına bağlı bir site bulamadık ... İnanıyorumki, 2010’la birlikte bu konuda hazırlanan web sayfaları ve blogların sayısı da artacak.
Sizde müzenizin ve kültür kurumunuzun pazarlanması konusunda çalışmak istiyor, ancak nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız, lütfen bize başvurmaktan çekinmeyin..